şu 2 ayda fotoğraf makinemin başına gelmeyen kalmadı blogk.
önce aynanın viewfinder'a görüntüyü yansıttığı o küçük saydam plastiğe tanımlanamayan bi leke hasıl oldu. ondan kurtulana kadar göbeğimden çatladım. dün de yıllık fotoğrafı çekiminden sonra pür heves esra'nın aldığı siyah beyaz filmimi taktım makineye. canan'ı okul bahçesinde yakalayıp ona verdim makineyi içinde benim de olduğum bir fotoğrafımız olabilsin kızlarla diye. bir poz çekti, "ikinci poz da canan olsa beya" diye makineye sarılmam ve pozlamamla birlikte shutter'ın takılması bir oldu. ki bu ilk kez olmuyor. böyle durumlarda tüm ilkelliğimle lens'i çıkarıp aynayı açıp kapamak suretiylen, yani odunsal bir pozlamayla mevzuuyu çözer idim. o poz sizlere ömür olurdu ama hayat eski güzel toz pembeliğine bürünürdü adeta. ama bu sefer aynaya dokunmamla shutter'ı hayata döndüremediğim gibi ayna da resmen elimde kaldı blogk. ağlamak istiyorum. günüm(üz) bok olmasın diye, "tamir olur yahu, eheh, yaptırırım ben bunu caanım, kristal fotodaki göbekli amcaya sorarım hem" diye teselli ettim kendimi, o günlük de iş gördü, ama şimdi resmen moral bozmamak için olay aklıma geldikçe başka şeyleri düşünmeye çalıştığımı farkettim. ağlıycem blogk, biri gelip "merak etmeyin, çocuğunuz iyileşecek, itzganabiokey." desin istiyorum. ühühühüh.
17 Aralık 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 comments:
Yorum Gönder