22 Nisan 2010

korku

annemle salondayız, o bu sene moda olan örgü yeleklerden bu sefer de kuzenime örüyor :) pelin'inki geçen gün bitti. ben de kucağımda laptop onunla birlikte göz ucuyla aşk-ı memnu izliyorum. bi senedir filan çok sıkılıyorum televizyon izlerken, normalde de baştan sona izleyemiyorum türk dizilerini, hiçbirinde hiçbir şey olmuyor çünkü :D ama bugün entrika sardı, demin şima'yla da telefonda konuştuk, bihter'in histerisi esir aldı ikimizi de. bu sefer sonunu getiricem yani öyle görünüyor.
dünün -dün müydü?- güzel haberi şimdi karşımda, bakışıyoruz. çeviri evet, doğru tahmin, ama çok yoracak gibi duruyor beni. her şey para için blogk, meteliğe kurşun atıyorum bu ara.

ben asıl bunları demek için gelmedim aslında buraya.
yoldayken, yürüyüşe çıkmışken, bugün çeviriyi almaya giderken ve kedi kovalayan köpek yavrusuna ciğerci "kerhaneci" diye bağırırken, gece uykuya dalmadan hemen önce, birkin'in ursula'ya laflarını, gudrun'ın gerald tasvirlerini okurken ben hep aynı hikayeyi düşünüyorum blogk. başı belli, gidişatı da belli, sonunu henüz bilmiyorum. yazmaya başlarsam bileceğim belki, ya da hikayeye gereken değeri verip üzerinde çalışmaya başlarsam..ama o disiplini hissetmiyorum henüz. normalde bu tür "dürtüler"i hep yaşayan biri olarak böyle tıkanıklıklarda ya hikayenin kafamdaki sesi bir süre sonra duyulmaz olurdu, ya da başka bi yerde, bi fotoğrafın içinde çoğunlukla, kendine bir şekil bulurdu ve ben -imgelemimi maruz görün ama- sonunda kusabildiğim için onu huzura ererdim. çoğu zaman da o hikaye yerini başkasına bırakırdı ki bu döngü, mayası böyle bir insansanız -aranızdan bazıları beni çok iyi anlıyor bu konuda biliyorum :) - pek kırılabilir bi döngü değil bu ki kırıldığı zamanlarda çok mutsuz oluyorum. her neyse, bu sefer ne kadar direneceğim bilmiyorum ama normalde öyle quote görüp hislenen bir insan olmamama rağmen, şu tarif ettiğim hissiyatı bu ara çok yaşadığımdan olacak, şu aşağıdakini okuyunca göğüs kafesime çok fena bir şey oturdu. çok kalmadı yani blogk, ama bu sefer yüzmeye kalkışacağım sular boyumu çok aşıyor ve ben de biliyorsun çok su sevmiyorum. korkuyorum işte kısacası, süslemenin alemi yok. çok korkuyorum.

"There is no greater agony than bearing an untold story inside you." - Maya Angelou

2 comments:

irigitte fardot dedi ki...

az evvel tumblr'ına baktığımda o quote dikkatimi çekmişti. sonra da bloğuna başlar başlamaz çın çın etti beynimin arka planında söz. eh, dedim, bu buraya gidiyor. ki öyleymiş. seni anlayabileceğimin en iyisiyle anlıyorum. seni seviyorum da zaten :]

polyanna ile her zaman çok sıkı fıkıydık tamam ama bunu çok içten ve "öyle olması gerek"ten bağımsız söylüyorum: güzel şeyler olacak hayatımızda. çünkü hissediyorum.

olduğunda da olduğunu anlamayacağız çok, "önce" ve "sonra" olmaz herhalde, bir tek "şimdi" olur. devam ediyor olacağız yaşadığımız şeye. iki jack doldurup da "lem neydik ne olduk, allah kahretmesin yaa" diyip pis pis sırıtmıycaz tabi ki, öyle bir şeyden bahsetmiyorum.

güzel-güzel-güzel olucak işte. ne bileyim. ılık ılık esen ama püfür püfür de olan bir rüzgar düşün. misssss gibi koksun etraf. başında hasır şapkan, hafif yakıcı nitelikteki güneşten korunmak için. en sevdiğin gözlüğün. ama çıkarıyosun, etrafını daha bir güzel görebilmek için, tüm renkleriyle. düşündüğün bir şey yok, var ama yok - sıkıcı, rahatsız edici hiçbir şey yok. karşına istediğini koy, okyanus olsun, bir dağın etekleri olsun, kanyon olsun, göl olsun, kutu gibi tatlı bir ev ya da yemyeşil bir bahçe.. :] tamam şimdi resmen polyanna'nın ikizi olmak üzereyim, "hayat hep böyle olucak" gibi ultrasalak bir fikri dillendiriyor gibi hissettirdiysem eğer. yok yaa. öyle değil tam olarak. senin 'güzel'in ne ise, 'güzel'imiz onun görülme oranında ciddi bir artış/yükseliş öngörüyorum yalnızca. senin için de, kendim için de.

başlıycak bi an, tutamıycaksın ne kendini ne onu. hikayen başlıycak. senin anladığın biçimde başlıycak. ki dikkat ettiysen başladı aslında, çaktırmıyor pek.

sibel-
tut beni yoksa karmaşıklık ve konuya 'ilgisizlik'te sınır tanımayacağım birazdan. dinlediğim şey mi etkiledi beni yaa? :]

insan dramatize etmeyi sevmeye görsün.

Sibel dedi ki...

ne dinliyordun ki?
çok seviyorum seni :-*
çok güzel olacağını biliyorum ben de, sıkıntım ondan yana değil zaten - ki bunu biliyorsun da :)
olsun ben pollyanna'yı da severim, arada pozitivite ( :P ) iyidir.
canımsın.