çook uzun zaman önce sanırım bir masal kitabında okumuştum. ülkelerin birinin kralının boynuzları varmış, ancak bunu herkesten, hatta karısından bile bir sır olarak saklıyormuş. zaten sürekli tacıyla dolaştığından boynuzlarını da kimse görmüyormuş. bir gün hizmetkarlardan biri kralın odasına kapıyı çalmadan girme gafletinde bulunmuş ve kralı taçsız görmüş. kral bin tehdit savurmuş, "boynuzlarım olduğunu kimseye anlatacak olursan kelleni gitti bil" demiş. hizmetkar yalvarmış yakarmış bin söz vermiş, kral da bunu bağışlamış. ancak hizmetkar bu sırrı taşımayamamış, canından olmaktan da korktuğundan boş bir tarlaya bir çukur kazmış, çukura inip avazı çıktığı kadar bağırmış "kralın boynuzları vaar! kralın boynuzları vaaar!" diye. sonra da içi rahatlamış bir şekilde çıkmış çukurdan, almış küreğini doldurmuş çukuru tekrardan. mevsimler geçmiş, çukurun üstünde çiçekler bitmiş ve o tarladan rüzgar estikçe sallanan çiçekler "kralın boynuzları vaar!" diye bağırmaya başlamışlar. sonunda da kralın boynuzları olduğunu tüm ülke öğrenmiş ve kral "kimseye söylemedim kralım" diye yalvaran hizmetkarın gözünün yaşına bu kez bakmamış, bir daha da kimse kralın boynuzları konusunda ağzını açmamış.
kıssadan hisse yapmayayım amma velakin, şu sırrımı tutasın istiyorum blogk. duyulursa kellem gitmez ama işte duyulmadan kendi aramızda gülelim olur mu? kuzenime ait alttaki.
ve for the record: kuzenimi severim, ona göre.
08 Ağustos 2010
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 comments:
Yorum Gönder