26 Şubat 2011
20 Şubat 2011
banu getirdi bunu bi gün, "bakmak istersiniz belki," dediği milyon kitabın içinde. benim de elim ilk ona uzandı tabi ki. şimdi yolda otobüste, metroda okuyorum. elim yine listelere kayıyor, yakup kadri, mehmet rauf filan okuyasım geliyor. "dur," diyorum, "ben şu bahsettiklerini bi okuyayım sırayla, sonra tekrar okuyayım bu yazıyı. öyle daha güzel olur." sonra da kendimi cosmopolis okurken buluyorum bi pazar sabahı. böyle durumlarda suçu vakitsizliğe filan atmamak lazım, vakit olsa zaten bunlara uzanmayacak elim, hepsini öyle sistematik okuma fikri de vakitsizlikten bu kadar güzel geliyo zaten :)
vakitsizlik diyorum ama negatif bi vakitsizlik değil. insanın bir ritüel olarak her gün başlayıp bitirdiği ve enerjisini boşaltacağı bir uğraşa ihtiyacı varmış gerçekten de. uğraşın kendisi manalı olsa da olmasa da. o başlayıp biten, "elimden geleni yapmak için uğraşıyorum," hissiyatını tatmin eden ritüelden sonraki yemek de, eğlence de, kitap da, film de, müzik de, arkadaş da, hatta uyku da daha güzel geliyor. insan böyle garip bi varlık işte, sevdikleri elinden alındıkça kıymete biniyor.
14 Şubat 2011
fotöroman
-Egeem, bir çatal alabilir miyim?
- Tabi ki hayır.
-Ne?! Bana bir tiramisuyu çok mu görüyosun görüyosun yani?
(iç ses: bebiş gibiyim.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)